23 Ekim 2010 Cumartesi

Tundramda Yeşil Çalı

"Her şey insan için. Kim ki neyi saklar, biriktirir, bir insanın eksiğini kurar saklayan insan. Birinin fazlası birinin eksiğidir.


Ah be UMUT
Elin koynunda, elin darda ama
"kolay kolay ölmezsin"demiştim sana
Boşver espaslarda arama insan


Ah ne DENİZ
Muhterim dalgalar
Yağmur ve gözyaşı
Birinci (ikinci) elden
Kalbimiz kırık


Ah be GÖNÜL
Mazi öğretmenim
daha neler neler göreceğiz
Tundramda cılız sarı çalı
Hayat ekseri kelleri tıraş eder
Başçıklar dallarda yandı


Ah ne GENİŞ ZAMAN
Erkeği kadını gerdan kırmakta
Bıyıklı bıyıksız balıklar
Barbunya, tekir, palamut sürüsü
..İşte, falan feşmekân..


Ah be DAR ZAMAN
Önümüzde yılandili çatallı yol
Çıplak ayaklı kırmızı çamurlarda oynar
Toprak anamın ak sütüne hasret
Hayalimde kaldı beşuş çocuklar



Ey MEYDANSAZI dünya



MAVİ - tozlu -kasketine çiçek ekeyim



Nil Alaz

21 Ekim 2010 Perşembe

DERMEYAN







DERMEYAN

Ne âlâ ne denli muhafazalı köysün
Dermeyan gönül
Kızıl ötesisin kızıl

Kime sorsam günü gününe
Geleni geçeni fena dağlarsın
Kın kanatlı aksak ayaklı
Tınmaz melaike
- Dost -

“Mahkeme kadıya mülk değil”


Nil Alaz


18 Ekim 2010 Pazartesi

GECE YANIĞI








FA Kokulu KADAVRALAR




Kayıtlara geçmiş “kimsesiz bir kadın”
“adli kovuşturmayla ilgisi olmayan bir erkek”
FA kokusu sarmış etrafı



İlk kimsesiz kadının göğsünden açtılar
Söyleniyor yüreği;




Kadın:

Ayıptır
Ayıp
Açıp da kimseye gösteremiyorsun
Yavrucağın … yarası


Erkek:

Birikim serzenişler
Gece yanığı
Önce ruha
sonra tüm vücuda yayılır
İnatçı ateş
Kızarık ve
Şeffaf su kabarcıkları
Acısı hiç çekilmez
Orada burada
Ne gizli çiçekler açar



Kadın:

Sevgisiz açan çiçeklerin boynu bükük
Bordoya çalıyor tüm renkler
Gürül gürül aksın isterse dünya
Uzun zamandır çok kederliyiz
İçimize sinmiş yanık kokusu


Erkek:

O yanık kokusu
Geceden kalmış sarhoş
Parlayan yıldızlara bak
Üflesen sönmez


Kadın:

Gülün kalbi bi hassas
HAYAT işte
İyi kötü
Bi terzi
Heykeltıraş


Erkek:

Kışlalarda dolu erat
Otlar da yemyeşildiler
Kişneyerek
Tırıs koşardı
Tek boynuzlu atlar
Beyaz atlar
Siyah Atlar
Yabansı atlar
Simsiyahlar


Kadın:

Balıklar
Ah balıklar
Gümüş pullu
Uçan balıklar
Azgın suları
Yararak aşardılar

Denizler dar geldi
Kaçamadılar
Ağlara yakalandılar
Topluca gemiye çekildiler


Erkek:

Sevdanın omurgası
Ah kılçıklar
Ah Kılçıklılar
İnsanlarrrr
İnsanlardı


Kadın:

Mavi mühürlüydü gözleri
Değirmentaşı ömrü öğütür
Kapının arkasında asılı duran torba
Zulada hazır ol da bekleyen ölüm


Saklı umutlar pek sahipsizdi




Erkek:

Ah FA
Sonbahar yağmuru
Mühremin damlalar
Mübayenetten
Her zerremize işledi
Gözlerimiz sulandı
Burnumuz, boğazımız yandı



Kadın:

Kapat gözlerini sıkıca kapat
Görmeyeceksin, duymayacaksın
Sokmayacaksın burnunu sağa sola
Bu dünyada bitarafsan bertarafsın

Toprağı özledim…
Çoluk çocuk çiçekleri


Erkek:



Acar iken de kalbini deşerler
Sahipsiz isen de makûs kaderin
Kaçamazsın, bırakmazlar


Özlemin ardışık kapıları




Yağmur ve Gözyaşı

Nil Alaz


5 Ekim 2010 Salı

BİLİNÇ









BİLİNÇ

(Os. Şuur, İstiş'ar, Zamir, Hatır, İdrâk, İlim, Vukûf, Vicdân, Hissi bâtın, Hissi nefis, Akide, İtikat, İnsâf, Derûn; Fr. Conscience, Al. Bewusstsein, Selbstbewusstsein; İng. Consciousness, İt. Coscienza) İnsanın çevresini ve kendisini anlamasını sağlayan anlıksal süreçlerin toplamı.

1. Etimoloji: Osmanlıca şuur anlamını veren Türkçe bilinç terimi bilmek mastarından, Osmanlıca vicdan anlamını veren Türkçe bulunç terimi bulmak mastarından türetilmiştir. Bu türetimde Osmanlıca terimlerin Arapça anlamları göz önünde tutulmuştur. Her iki anlam da Hind-Avrupa dil grubuna bağlı Fransızca, İngilizce ve İtalyancada aynı terimle dilegetirilir. Terim, Hind-Avrupa dil grubunun kesmek ve yarmak anlamlarını veren skei kökünden türemiş, Latince aynı bilgilere sahip olduklarından ötürü kişiler arasında kurulan dayanışma anlamını veren conscientia sözcüğü aracılığıyla bu dillere geçmiştir. Terimin bu dillerdeki ilk anlamı bulunç (Fr. Conscience morale)'tu, sonradan bilinç (Fr. Conscience psychologique) anlamına kaymıştır.

2. Metafizik: Metafizikte bilinç insandan bağımsız bir güçtür ve insana verilmiştir, evrensel ya da Tanrısaldır. Metafizik düşünme dizgesi içinde yer alan idealizme göre de bilinç, maddeden ayrı ve bağımsız bir güçtür. Bu savda temellenen idealizm antikçağ Yunan düşünürü Anaksagorasla başlar. Anaksagoras nus adı altında bir evrensel us düşünmüş ve onu maddenin karşısına koymuştur. Aristoteles'in deyişiyle, "Anaksagoras, nusun yaratan ve maddenin yaratılan olduğunu söylemiştir. Çünkü her şey bir aradayken nus gelip düzenlemiştir". Bu anlayış, bilinç'le maddeyi birbirinden tümüyle ayrı şeyler sayan Descartes'dan geçerek, onu, evrenselleştiren Hegel'de ulaşır. Hegel'e göre önce evrensel bir bilinç vardı ve bütün doğa bu evrensel bilincin ürünüdür, doğa diyalektik evriminin sonunda, gene bu bilince ulaşarak kendi kendini tanıyacak ve evrim böylelikle son bulmuş olacaktır. İdealist akımın karşısında yer alan ve antikçağ Yunan düşünürü Demokritosla başlayan materyalist akım, kaba ya da Vülger materyalistler adıyla adlandırılan bilim-öncesi materyalistlerinin bilinç'i maddeyle aynılaştırmalarıyla uçlaşır. Bunlara göre de, "Karaciğerin safra salması gibi beyin de bilinç salar". İdealist akımın düştüğü yanılgı kadar yanlış olan bu sonuç, bilim-öncesi materyalistlerinin gerçekte tekyanlı metafizik düşünme sistemine baglılıklarından doğmaktadır.

3. Ruhbilim: Ruhbilimde bilinç terimi, öznenin kendini sezişi ya da kendinin farkına varışı anlamında kullanılır, algı ve bilgilerin anlıkta izlenmesi süreci olarak tanımlanır. Geniş anlamda bilinç, usun kullanılmasıdır. Ruhbilimsel açıdan insan, kendi varlığını ancak bilinciyle aşabilir. Türk Dil Kur umunca bilinç'le ilgili çeşitli ruhbilim terimleri önerilmiştir (Bk. Ruhbilim Terimleri Sözlügü, TDK. yayını, birinci baskı, s. 35-36): Anımsamayı sağlayamayacak aşamadaki öğrenme bilinçdışı öğrenme (İng. Subliminal learning), belli bir anda insanın aynı zamanda algılayabileceği nesnelerin toplamı bilinç genişliği (İng. Span of consciousness), bilinç sürecini denetlediği ilerisürülen beyin yeri bilinç katı (İng. Seat of consciousness), hekime duyulan güvensizlik ya da utançtan ötürü verilmesi gereken bilgileri saklama bilinçli direnç (İng. Conscious resistance), bir küme yaşantının ötekilerden ayrılarak kendi içlerinde örgütlenmesi bilinçliliğin bölünmesi (İng. Split-off consciousness), nesne ve olaylara karşı uyanık bulunma durumu bilinçlilik (İng. Consciousness), belli bir anda bilinçte bulunmayen ama anımsanıp bilince çağrılabilen anıların bilinçteki yeri bilinç öncesi (İng. Foreconscious, Preconscious), Fröydcülüğe göre baskıya alındıklarından ötürü doğrudan anımsanmamakla beraber gizli yollardan bilinci ve davranışları etkileyen etkenlerin tümü bilinçsiz bellek (İng. Unconscious memory), kişinin bilincinde olmadığı ve ancak davranışlarıyla yansıtabildiği eyleme geçme isteği bilinçsiz güdülenme (İng. Unconscious motivation) terimleriyle dilegetirilmektedir.

4. Diyalektik: Diyalektik materyalist felsefeye göre bilinç; insanın düşüncesi, duygusu, iradesi, karakteri, heyecanı, anlağı, kanısı, sezisi vb. gibi bütün anlıksal süreçlerinin toplamıdır. Nesnel gerçekliğin insandaki yansıtıcısıdır. Maddesel olan insan beyninin bir özelliğidir. Önce maddesel doğa vardı. Doğasal evrim insana ve bilinç'e kadar gelişti. Bilinç elbette doğasal, eşdeyişle maddi bir üründür ama maddeyle ayrılaştırılamayacağı kadar aynılaştırılamaz da. Nitekim çocuk da annesinin ürünüdür ama annesinin aynı değildir. Bilinç, toplumsal bir üründür ve dil'le sımsıkı bağımlıdır. Dil olmaksizin bilinç de olamaz. Çünkü dil, başkaları için gerçekleşen pratik bilinçtir. Hayvanın ön ayaklarının elleşmesi ve ellerin emekte kullanılmasıyla başlayan insanlaşma, zorunlu toplumsallaşma olgusundan geçerek, dil-bilinç olgusunu meydana getirmiştir. Bilinç olgusu, insanların yaşma biçimlerinin ürünüdür. Öyleyse pek açıktır ki bilinç, insanların yaşama biçimlerini yansıtır. Ama bilinç sadece yansıtmakla yetinen basit bir ayna değil, belirmesiyle birlikte diyalektiğe girmiş etken bir güçtür. "Bir sarayda, bir kulübedekinden başka türlü düşünülür". Ama saray koşullarından doğan saray düşüncesi de saray koşullarını etkiler ve değiştirir. Marksist diyalektik ipinin iki ucundan biri eylem (pratik), öbürü de bilinç (teori)'dir. Çeşitli yanlış anlamalar ve yorumlar bu ipin iki ucunu birden elde tutamamaktan doğmaktadır. İnsansal girişkenlik (Fr. Initiative), bilinç'le gerçekleşir. İnsan, olaylardan oluşan bilinciyle o olaylara egemen olabilir. Bilim-öncesi felsefede insanların yaşarna biçimleri düşünme biçimleriyle açıklanırdı, oysa düşünme biçimleri yaşama biçimlerinin sonucuydu. İnsan, bilimsel olarak bunun bilincine vardıktan sonradır ki, bilinç'li etkenliğiyle yaşama biçimlerini de değiştirmeye başlamıştır. Hiç bir şeyi değiştiremeyen hayvansal çabayla her şeyi değiştirebilen insansal çaba arasındaki tek fark, insansal çabanın bilinç'li oluşudur. Engels şöyle der: "Bilinçli amaç, istenmiş bir erek olmaksızın hiç bir şey meydana gelmez". Bilinç, insanın, kendisini çevreleyen şeyleri farketmesini, algılamasını ve algıladıktan sonra kavramasını gerçekleştirdiği gibi istemesini ve istediğini yapmasını da gerçekleştirir. Marx da Alman İdeolojisi adlı yapıtında şöyle der: "İşte ancak şimdi, yani temel tarihsel ilişkilerin dört uğrağını gözden geçirdikten sonra insanın bir de bilinç'i olduğunu görüyoruz (Marx'ın saptadığı temel tarihsel ilişkilerin dört uğrağı: 1. ihtiyaçları karşılayan araçların üretimi, 2. Yeni ihtiyaçlar üretimi, 3. Soyun üretimi, 4. İşbirliği, eşanlamda belli bir üretim tarzı üretimi uğraklarıdır. O. H.). Ama gene de bu, arı bir bilinç değildir. Çünkü ruh, daha başlangıçta hava tabakaları, sesler, kısaca konuşma biçiminde beliren maddenin yükü altına sokulmuştur. Bilinç ne kadar eskiyse dil de o kadar eskidir. Dil, başkalari için varolan ve ancak bundan ötürüdür ki benim için de gerçekten varolan pratik bilinç'in ta kendisidir. Dil, tıpkı bilinç gibi, başkalarıyla ilişki kurma zorunluğundan doğmuştur. Nerede bir ilişki varsa orada insansal bir şey vardır. Hayvanın hiç bir ilişkisi yoktur, hayvanın başkalarıyla ilişkisi onun için bir ilişki değildir. Demek ki bilinç, başlangıcından beri bir toplumsal üründür, insanlar varoldukları sürece de öyle kalacaktır". Demek ki insan topluluğunun dışında insan bilinci olamaz. Bilincin ürünü olan düşünce de, kendisinin maddi iskeleti olan dilin dışında varolamaz. Bundan ötürü bilinç, ilk anından beri dil temeli üstünde biçimlenir. Engels, konuşmanin ortaya çıkışının, maymun beynini adım adım bilinçlendirerek insan beynine dönüştürdüğüne özellikle dikkatleri çekmiştir.


Felsefe Ansikopedisinden